29 Ocak 2011 Cumartesi

Haftanın Şiiri: İstiklal

Bu zırhları, bu orduları tanırım,
Benim de sularıma girdiler,
Benim de toprağıma asker çıkardılar geceleyin.
Kanıma susamıştılar.
Çalmak istiyorlardı gözlerimin nurunu,
Hünerini ellerimin.
Döktük denize onları
1922'ydi yıllardan...

Mısırlı kardeşim;
Şarkılarımız kardeştir,
İsimlerimiz kardeş,
Yoksulluğumuz kardeştir,
Yorgunluğumuz kardeş.

Şehirlerimde güzel, ulu, canlı ne varsa:
İnsan, cadde, çınar,
Savaşında senin yanındalar.
Köylerimde Kelam-ı Kadim okunuyor
Senin dilinle,
Senin zaferin için...

Mısırlı kardeşim,
Biliyorum, biliyorum,
İstiklal otobüs değil ki
Birini kaçırdın mı, öbürüne binesin...
İstiklal sevgilimiz gibidir
Aldattın mı bir kere
Zor döner bir daha.

Mısırlı kardeşim,
Kanalın sularına karıştı kanın.
İnsanın yurdu bir kat daha kendinin olur
Toprağına, suyuna karıştıkça kanı.
Yaşanmış sayılmaz zaten
Yurdu için ölmesini bilmeyen millet...

NAZIM HİKMET RAN (1956)

20 Ocak 2011 Perşembe

Güvercinlerin Kanı

Düşünceleri uğruna katledilen herkes için..


  "Türkiyeliyim... Ermeniyim...İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip, geleceğimi "Batı" denilen o "Hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim.
   Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu. Ülkem Sivas için ağlarken, ağladım. Halkım çeteleriyle boğuşurken, boğuştum. Kendi kaderimi ülkemin özgürlüğünü yaratma süreciyle eşledim. Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum."
(1 Kasım 2004 - BirGün Gazetesi) 
*** 
    "Karşılıklı ruhsal kopuşların arttığı, değişik saflaşmaların ve cephe yaratma çabalarının çoğaldığı bir süreçte, tüm bu ayrışmalarda ve saflaşmalarda taraf olmayı reddeden bir duruş sergilenmesi, o ya da bu tarafın safında yer almaktansa üçüncü yolun önerilip "Bir arada yaşamanın savunulması" gerçek anlamda demokratik duruşun ta kendisi.

     Tek yolumuz "Bir arada yaşamayı savunmak" olmalı. Bu yol hem aklın hem de vicdanın gereği.

...

      "Onlar denedi ama başaramadılar o halde biz de başaramayız" yenilgisine düşmemenin bir tek yolu var... Denemek, denemek, sürekli denemek. Unutmamalıyız ki birlikte yaşam denilen o cennetsi ütopya bugün henüz dünyanın hiçbir yerinde gerçekleşmiş değil."

(16 Haziran 2006 - Agos Gazetesi)
 

***


     "Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak.
Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım?
Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.
Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."

(19 Ocak 2007 - Agos Gazetesi)
 
***
    Hrant Dink'in bu yazısının yayınlandığı ve öğleden sonrasında öldürüldüğü günün üzerinden tam 4 yıl geçti. Bizler, ülkesinin semalarında özgürce uçmaya çalışan güvercinleri koruyamayan bizler ise, bu 4 yılda her 19 Ocak'ta Hrant'ı hatırlamak dışında hiçbir şey yapamadık. Başta Hrant Dink olmak üzere bir çok maktul güvercinimizin katilleri hala ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Gerçek katiller rahatça dolaşırken göz boyamak için yakalanıp içeri konan bir kaç cani ise her duruşmada bizle gözlerimizin içine baka baka dalga geçiyor. Gazeteden çıkmış evine giden Abdi İpekçi'nin kanının yerdeki izi hala vicdanları kanatırken katili cezaevi çıkışında halk kahramanı gibi karşılanıyor, devletin televizyonu bu büyük(!) kahramanı ekranlara çıkarmakta hiçbir beis görmüyor. Uğur Mumcu'nun kanı hala her 24 Ocak'ta Ankara'nın karını kırmızıya boyarken, gerçek katillerin hala belli olmaması, diğer taraftan şüpheli olarak gösterilen bir grubun ise "zaman aşımı" denen saçmalıkla serbest kalıp müritlerinin sırtında cezaevini terk etmesi ise Ankara'nın soğuğundan da çok yakıyor vicdanları. 
    "Bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz." demişti Hrant Dink son yazısında. Bizse yaşayan güvercinleri koruyabilmeyi bırakın, öldürülen güvercinlerin bile katillerini bulamayacak kadar aciz bir haldeyiz.


Affet bizi Hrant Kardeş!
Affet bizi Uğur Abi!
Affedin bizi Abdi Bey!
Hepiniz n'olur Affedin!
Biz geride kalanlar hala aynı yerdeyiz!

2 Ocak 2011 Pazar

Hayata Dair Detaylar (2)

Grigori Rasputin 29 Aralık 1916 tarihinde St. Petersburg'ta öl(dürül)dü.

Bobby Farrell'in tek erkek üyesi olduğu Boney M grubu 1978 yılında çıkardığı "Rasputin" şarkısı ile Grigori Rasputin ve efsanesinin - ve tabi ki aynı zamanda kendilerinin - bütün dünyada tanınmasını sağladı.

Bobby Farrell, Rasputin'in ölüm yıldönümünden 1 gün sonra, 30 Aralık 2010'da, konser için gittiği St.Petersburg'ta hayatını kaybetti.

Biri ilginç dansları ve müziğiyle 1970'lere damga vuran bir sanatçı, diğeri ise hem kadınların hem erkeklerin bilinçaltını ve fantazilerini etkileyen BÜYÜK :) bir efsane. İkisini de büyük bir saygıyla anıyor, bunun hatırına Rasputin'i bir kere daha dinlemek isteyenleri şarkının aşağıdaki konser kaydı videosuna davet ediyorum: