Erdek'in en cool köpeğinin izniyle...
Gelin size bugün bir köpekten - ama sıradan bir köpekten değil, Tarçın'dan - bahsedeyim.
Eminim aranızda bilenler
vardır, bizim yazlığımızın olduğu yer Erdek’in ufak bir koyu, adı Kurbağalı.
İsmini girişindeki ufak ve İstanbul’daki adaşının aksine kurbağa seslerinin
gerçekten eksik olmadığı Kurbağalıdere’den almakta. Bir tarafı Erdek’in de
bitişi (yahut başlangıcı) kabul edilebilecek yüksekçe bir tepe ile sınırlanan
bu koyun diğer tarafı şehir merkezine kadar uzamasına rağmen halk arasında asıl
Kurbağalı olarak anılan kısım dere ile son bulmakta. Bu bölgede tepenin
dibinden başlayıp derenin denize açıldığı yerde son bulan yaklaşık 300-350
metre genişliğinde bir yürüyüş yolu ve plaj, bu yürüyüş yolunun bir arka
paralelinde arabaların kullandığı gidiş ve iki arka paralelinde ise dönüş yolu
var. Bu üç yolun arasında kalan kısımlarda ise yazlık siteler veya müstakil
villalar. Sanırım görmediyseniz bile kafanızda az çok bir şeyler canlanmıştır.
Bunlara ilave olarak
Kurbağalı hakkında şunu da söyleyebilirim ki, evinizin ya da balkonunuzun
kapısını açık bırakıp dışarı çıkarak saatlerce evinize uğramasanız, dönüp de
geldiğinizde evinize giren tek canlının sinek ya da kelebek (bilemediniz
kurbağa) olduğunu görürsünüz, ki bu da semtin nasıl güvenli olduğu hakkında bir
fikir verir diye düşünüyorum.
Bu 350 metrelik sahil boyunun
hemen hemen ortalarında kalan kısmında –ki bizim evle arasında yalnız bir
apartman var- ufak bir müstakil ev bulunmakta, bahçeli. Bu evin sahiplerinin de
Tarçın adında bir köpeği.
Tarçın, vücudunun bazı
bölgelerindeki tüyler yer yer siyaha ve hatta sarıya çalsa da, adının da belli
ettiği üzere genel anlamda kahverengi bir köpek. Bastıbacak denebilecek kadar
yere yakın, sosise benzetilebilecek kadar uzun. Aynı zamanda, nadiren
havladığını duysak bile, genel olarak uysal bir köpek. Eminim kendisi dile
gelse ve konuşma şansı yakalasak onun da kendince dertleri vardır, ama
dışarıdan bakıldığında mutlu duruyor, en azından iç huzuruna sahip olduğunu
düşündüren bir mizacı var. Diğer taraftan gerek sürekli toplantıya yetişmesi
gerekiyormuş edasıyla hızlı hızlı – ama koşmadan- yürüyüşü (ki anatomik yapısı da bunun bir sebebi olabilir) , gerek mahalledeki
diğer kedi-köpekle pek fazla iletişime girmemesi çevreye onun cool bir köpek
olduğu imajı yayıyor.
Bahsettiğim gibi Tarçın
güvenli bir muhitte müstakil ev sahibi bir aileye sahip ve bu lüksün de keyfini
sonuna kadar çıkarmakta. Yaşam alanı yalnızca evinin bahçesiyle sınırlı olmayan
Tarçın’a günün herhangi bir anında evlerine 50 metre mesafedeki bakkalın önünde
bir ağacın altındaki toprağı karıştırırken, arka yoldaki çocuk parkında
dolaşırken veyahut da evlerinin önündeki kumsalda diğer köpeklerle koklaşırken
rastlamanız mümkün. Bu dolaşmayı seven tarzıyla da Kurbağalı’daki herkesin
kendisini tanımasını sağlayan Tarçın, bir ailenin köpeği olmaktan çok bütün
mahallenin köpeğiymiş muamelesi görüyor. Mahalledekilerin ona olan ilgisini,
sevmelerini ve seslenmelerini zaman zaman karşılıksız bırakmayan bu kahverengi
köpek, genelde ise “Tarçın!” diye seslendiğinizde dönüp bir bakıyor, sahibi
olmadığınızı gördüğünde ise kafasını tekrar önüne çevirerek hızlı ve cool yürüyüşüne
devam ediyor, ki evlerinin önünde zaman zaman denk geldiğim kadarıyla sahibiyle
de pek yüz göz olmayı sevmeyen bir tarza sahip, dedim ya cool köpek bizim
Tarçın. Bu yazıyı bir de fotoğrafı ile süslemek isterdim, ama bu hızlı hızlı
hareket edişi ve onu gördüğüm an telefonumu çıkarana kadar ortadan kayboluyor
olması güzel bir fotoğrafını çekmeme daima engel oldu. Belki daha sonra ekleme
şansı yakalarım.
Şimdi bu Tarçın’ı size 5
paragraf boyunca neden anlattığıma gelirsek; (aslında bir sebebi de olmasına
gerek yok ya, her gün görüp gözlemleme şansı yakaladığın ama pek samimi
olmadığın sıradan bir insanı anlatmak kadar doğal olmalı her gün mahallende
gördüğün bir köpeği anlatmak) hani zaman zaman çeşitli anket veya röportajlarda
“Eğer insan dışında bir canlı olma şansınız olsaydı, ne olmak isterdiniz?”
tarzı sorulara denk geliriz ve o sırada hangi canlı olmanın daha güzel ve rahat
olacağını düşünürüz ya, işte ben bu soruya cevap olarak genel bir canlı türü
söylemektense direkt Tarçın’ın adını vermeyi istiyorum. (Tek başına Tarçın
desem bir şey ifade etmeyeceğini düşündüğümden de soruya cevap vermeden önce onu
tanıtmak istedim. ) Elimde böyle bir imkan olsa, Tarçın olmayı ve onun yaşadığı
hayatı yaşamayı isterdim. Onun gibi sakin ve huzur dolu bir muhitte, güvenli ve
huzurlu bir evde (bir yandan da eve hapsolmak zorunda olmaksızın) açlık-tokluk derdi olmadan yaşamayı. Yakın çevredeki herkes
tarafından sevilmeyi, hayattaki en büyük telaşın bizim büyükşehirde metroya
yetişme acelemize benzer bir hızla az ilerideki ağacın altını eşelemeye gitmek
olmasını isterdim. Ha, yaşadığım hayattan şikayetçi miyim? Kesinlikle hayır, insan olarak zaten bu saydıklarımdan sahip olabileceklerimin çoğuna sahibim ve bir insan hayatı seçme şansım olsa, seçeceğim yine kendi hayatım olurdu, bu şüphesiz. Ama soru hayvan hayatı seçmek üstünden olunca da cevabımı Tarçın seçeneğinden yana kullanmaktayım. :)
Peki benim çizdiğim tablo ve
özendiğim kadar tozpembe midir acaba Tarçın’ın hayatı? Başta da dediğim gibi,
eminim konuşma şansı olsa onun da bazı dertleri, hatta hayatında
çevresindekilerle paylaşmaktan bile çekindiği karanlık noktaları vardır. Ama
hangimizin hayatında öyle noktalar yok ki?
Aylar sonra gelen edit: Bir türlü fotoğrafını çekemediğimi söylediğim Tarçın'ı en nihayetinde fotoğraflamış bulunmaktayım. Hikayenin devamını okumak isteyeni buraya alabilirim: http://kurupilav.blogspot.com.tr/2016/03/tarcn.html