3 Temmuz 2015 Cuma

oldukça kişisel ve hafif didaktik bir yazı

      İnsan hayatı nasıl da inişli çıkışlı… Geçen sene bu zamanlarda ailece hastanelerde sağlık sorunlarıyla boğuşurken, bir yandan anneannemin vefatıyla üzüntümüze üzüntüler katılırken tam bir sene sonra içinde olduğumuz tabloya bakın: Üniversiteden mezun olup kepimi atmışım, ailemize dünya tatlısı iki tane bebek katılmış, bebeklerin geldiği gün yüksek lisansa kabul edildiğimi öğrenmişim ve sevdiceğim de ben de istediğimiz okullara girmişiz, ailelerimiz tanışmış… Geçen yıl bu zamanlarda her şey nasıl tepetaklaksa bugünlerde de her şey tam tersi çok iyi.

      Zaman zaman her şeyin bu kadar iyi gitmesi mutluluğun yanında tuhaf bir korku da vermiyor diyemem.

      Ama şu kesin ki, insan hayatı hiçbir zaman doğrusal bir grafik çizmeyecek. Bundan sonra da zor günler olacak, arkasından yine güneş doğacak. Bir sene ağlarken bir sonraki sene kendimizi kocaman kahkahalarla gülerken bulacağız. Ne kötü günler kalıcı olacak, ne de mutluluk dolu anlar hep sürecek. Hani o ünlü hikâyede başına ne gelirse gelsin “Bu da geçer ya hu!” demeyi bilen Şakir vardır ya, sanırım insanın başına iyi ya da kötü ne gelirse gelsin unutmaması gereken tek gerçek de tam olarak bu; her şeyin bir gün geçebileceği.

      Yine de biz “Bu da geçer!” demekle kalmayalım, bir de sonuna her zaman şu cümleyi ekleyelim: “En kötü günümüz böyle olsun!”. Ne daha kötüsü olabileceğini unutalım, ne de daha iyisi için çabalamaktan vazgeçelim.


      Blogdaki genel tarzımın aksine oldukça kişisel ve (istemesem de) hafif didaktik bir yazı oldu, ama hayatımın bugünlerini yazmasaydım olmayacaktı.