20 Ocak 2011 Perşembe

Güvercinlerin Kanı

Düşünceleri uğruna katledilen herkes için..


  "Türkiyeliyim... Ermeniyim...İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip, geleceğimi "Batı" denilen o "Hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim.
   Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu. Ülkem Sivas için ağlarken, ağladım. Halkım çeteleriyle boğuşurken, boğuştum. Kendi kaderimi ülkemin özgürlüğünü yaratma süreciyle eşledim. Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum."
(1 Kasım 2004 - BirGün Gazetesi) 
*** 
    "Karşılıklı ruhsal kopuşların arttığı, değişik saflaşmaların ve cephe yaratma çabalarının çoğaldığı bir süreçte, tüm bu ayrışmalarda ve saflaşmalarda taraf olmayı reddeden bir duruş sergilenmesi, o ya da bu tarafın safında yer almaktansa üçüncü yolun önerilip "Bir arada yaşamanın savunulması" gerçek anlamda demokratik duruşun ta kendisi.

     Tek yolumuz "Bir arada yaşamayı savunmak" olmalı. Bu yol hem aklın hem de vicdanın gereği.

...

      "Onlar denedi ama başaramadılar o halde biz de başaramayız" yenilgisine düşmemenin bir tek yolu var... Denemek, denemek, sürekli denemek. Unutmamalıyız ki birlikte yaşam denilen o cennetsi ütopya bugün henüz dünyanın hiçbir yerinde gerçekleşmiş değil."

(16 Haziran 2006 - Agos Gazetesi)
 

***


     "Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak.
Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım?
Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.
Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."

(19 Ocak 2007 - Agos Gazetesi)
 
***
    Hrant Dink'in bu yazısının yayınlandığı ve öğleden sonrasında öldürüldüğü günün üzerinden tam 4 yıl geçti. Bizler, ülkesinin semalarında özgürce uçmaya çalışan güvercinleri koruyamayan bizler ise, bu 4 yılda her 19 Ocak'ta Hrant'ı hatırlamak dışında hiçbir şey yapamadık. Başta Hrant Dink olmak üzere bir çok maktul güvercinimizin katilleri hala ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Gerçek katiller rahatça dolaşırken göz boyamak için yakalanıp içeri konan bir kaç cani ise her duruşmada bizle gözlerimizin içine baka baka dalga geçiyor. Gazeteden çıkmış evine giden Abdi İpekçi'nin kanının yerdeki izi hala vicdanları kanatırken katili cezaevi çıkışında halk kahramanı gibi karşılanıyor, devletin televizyonu bu büyük(!) kahramanı ekranlara çıkarmakta hiçbir beis görmüyor. Uğur Mumcu'nun kanı hala her 24 Ocak'ta Ankara'nın karını kırmızıya boyarken, gerçek katillerin hala belli olmaması, diğer taraftan şüpheli olarak gösterilen bir grubun ise "zaman aşımı" denen saçmalıkla serbest kalıp müritlerinin sırtında cezaevini terk etmesi ise Ankara'nın soğuğundan da çok yakıyor vicdanları. 
    "Bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz." demişti Hrant Dink son yazısında. Bizse yaşayan güvercinleri koruyabilmeyi bırakın, öldürülen güvercinlerin bile katillerini bulamayacak kadar aciz bir haldeyiz.


Affet bizi Hrant Kardeş!
Affet bizi Uğur Abi!
Affedin bizi Abdi Bey!
Hepiniz n'olur Affedin!
Biz geride kalanlar hala aynı yerdeyiz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder